Dört kişilik ailenin akşam yemeği bitmiş, kadın sofrayı topluyordu. Kocası çocuklarla ilgilenirken o bulaşıkların kraliçesi olarak tabaklara;
-Hadi bakalım banyo zamanı. Bu akşam yine çok kirlenmişsiniz. dedi. Ve hepsini lavaboya taşıdı. Aklından konuşmayı çok seven bu kadın, o akşam zihnini, son haftalarda tanıştığı bir kitabın satırlarına, ziyarete açmıştı.
Kafasında cümleler uçuşuyordu.Kitap meleklerle nasıl konuşulacağını, onlardan neler istenebileceğini, mesajların nasıl olduğundan bahsediyordu. Yazarı da eskiden, hem de yabancı bir şirkette, yönetici pozisyonunda çalışmıştı. Türkiye’de bu ilkti. Gerçi dünyada bu tip örnekler vardı ama bizim memlekette ilk defa oluyordu. Gerçekten kitapta bahsedilen şeyler imkansızdı ama bulaşık yıkayan kadın bir kaç deneme yapmıştı ve hakikaten olduğunu da fark etmişti.. Kendini çok kaptırtmamaya çalışıyordu ama nedense düşüncelerine hakim olamıyordu. Yolda yürürken günün problemiyle ilgili sorular sorduğunda tüylere rastlıyordu. Gerçekten kuşlar bu kadar tüy döküyor muydu? Ya da melekler sorusunu duyunca bir kuşu yoluyor muydu? Yoksa gerçekten onların kanatlarından mı düşüyordu? Böyle deli sorular kafasında dönüyordu. Eskiden bu kadar çok tüye rastlamıyordu ya da fark etmiyordu. Cevap her neyse bilmiyordu ama nasılsa işe yarıyorlardı.
Hele otopark için meleklerden yardım istemek muhteşemdi. Keşke daha önce bilseydi. İstanbul’da park için çok zaman kaybettiğini, sinirlendiğini hatırlıyordu. Şimdi araba park yeri bulamama gibi bir şeyi söz konusu bile değildi. Acaba bulacağından emin olduğu için mi yerleri kolayca buluyordu yoksa gerçekten melekler mi yardım ediyordu? Fark etmez aslında en azından hayatının bu kısmı kolaylaşmıştı. Önemli olan da buydu.
Kitapta ve internette evin içinde tüy bulanların dedikleri de vardı. O güne kadar hiç evinde tüy bulmamıştı. Özellikle istemesine rağmen. İşte bir tek bu konuda sayısız denemeleri başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Yazar ne demişti? Hatırladı.
” Haaa! Sahi soruyu sorun bırakın cevabın geldiğini zaten anlayacaksınız. Takip etmeyin, zorlamayın. İyi de cevap hemen gelmeyince ben meraktan çatlıyorum. Aranıp duruyorum olmuyor. Evde minik tüy buldum ama ne malum kaz tüyü montumdan düşmediği? ”
Bulaşıkların yarılamıştı. Elinde yağlı fırın tepsisi, başladı onu ovalamaya. Solo takılan düşünceleri, musluktan akan suyla beraber, farkında olmadan, akıldan konuşmaya Allah ve meleklerle sohbete dönüşmeye başladı.
“Ey güzel Allah’ım sana inancım sonsuz. Ey melekler! Tamam varsınız, kabul ediyorum ama öyle sokakta tüy yollamak kafa karıştırıcı oluyor. Bazen o kadar net cevaplara ihtiyacım oluyor ki sorudan çok sizden geleni aramak vallaha benim için daha yorucu oluyor. Allah’ım yeni ev almamız söz konusu biliyorsun. Kocam da sorup duruyor. Satıcıya cevap vermemiz lazım hem de acilen. Cevap hemen gelmeli mümkünse iki gün içinde olmalı.O evi almak bizim için doğru mu? Hayırlı mı? içinde mutlu olur muyuz? Bu evi alırsak şimdi oturduğumuzu hemen satabilir miyiz? Bir de bu yeni evin içi berbat. Tadilat gerekli nasıl başa çıkacağım? İki çocukla hem malzemeleri seç, hem evin işleri, hem ustalar nasıl olacak? Ama en önemlisi tüm bunlara değecek mi? Madem tüylerle cevap yolluyorsunuz bana da öyle bir tüy yollayın ki kafamda şüphe kalmasın. Ben imadan falan anlamam. Şöyle gözüme çarpacak kocaman bir şey olsun lütfen. Öyle minicik kaz tüyü mü melek tüyü mü diye sorgulayacağım bir şey olmasın da. Çok yoruldum. Net bir şey istiyorum. Mesela evet için beyaz hayır için siyah olabilir. Sakın gri olmasın bak o da kafa karıştırıcı. Medyadan cevap istemiyorum. Onu başka şeylerin cevabı zannedebilirim. Evin içinde de çıkıyormuş. Bana hiç olmadı ama belki şimdi olur. Anaa ya ben eve geliyormuşum kocaman bir tüyü yatağımın üstünde buluyormuşum? Ayy ne korkunç aslında. Ama olsun ben yine de bekliyorum cevabı.
– Anneee! Kardeşime baksana yaaa defterimi vermiyor.
-Tamam tamam geldim kızım bekle ne olmuş çizdiyse?
Kadın anında ulvi zihin konuşmasını kesmiş, gerçek yaşamın kelimelerine dalmıştı bile. Çocuklarla ilgilendi. Mutfağına döndü ve masayı sildi. Örtüsünü serdi. Ortasına süsünü koydu. Sırada çöpü atmak vardı. Sonra da kahve ve dinlenme zamanı. Dizisi de başlamak üzereydi. Çöpün olduğu dolabın kapağını açtı. Ucunu düğümledi. Torbayı çekti ve sokak kapısına doğru sağ eliyle tokmağa uzandı sol eliyle tuttuğu torbayı tam kenara fırlatacaktı ki durdu. Paspasla bakışmaya başladı. İnanamıyordu. 10 senedir bu apartmanın ikinci katında oturuyordu ve böyle bir şeyi bu süre zarfında hiç yaşamamıştı.
Paspasının üzerinde bembeyaz kocaman bir martı tüyü duruyordu. Eğildi tüyü aldı. Başladı kahkaha atmaya. “Cevabım geldi. Evet! Evet. Pes ediyorum artık sizi sorgulamayacağım. Varsınız ve cevaplıyorsunuz. Teşekkür ederim Allah’ım. Teşekkür ederim meleklerim.” diye kısık sesle, gizlice yukarısıyla konuştu ve kocasına evle ilgili kararını bildirmek için seslendi.
İşte, o bulaşık yıkayan kadın, size bu satırları, yeni evinin balkonundan keyifle yazıyor. Tüyü arkadaşlarına da gösterdi. Mutfağının baş köşesinde de uzunca bir süre durdu ama taşınma telaşında maalesef onu kaybetti. Olsun tüy elçilik görevini yapmıştı. Belki de başka birilerine daha cevap olmaya gitmiştir.
2013 senesinden beri bu yeni evde oturan bendeniz bir daha paspasımda tüy bulmadım. Gerçi bir daha bu kadar içten hiç bir şeyi de Allah’a ve meleklere sormadım. Artık ben o gün nasıl kendimi kaptırıp içten dertleşip konuşmuşsam, gözüme sokacak kadar, elimden daha uzun tüyü oraya koymuşlar. Ruhumu, zihnimi en yalın haliyle Allah’ıma açtığımda olanları yaşadım. Bu yüzden artık enerji işleriyle dalga geçenlere gülümsüyorum sadece. Polemiğe girmiyorum. Neler kaçırdıklarını bilmediklerindendir diyorum bu işleri aşağılamaları. Dünyaya yapışmalarına veriyorum toyluklarını.Ben ne yaşadığımı biliyorum. Evrende görmediğimiz o kadar çok enerji formları var ki, varlıklarını anlamak için böyle bir olayı yaşamak? Deli işi, saçmalık demekle, alay etmekle aslında ne kadar değişik deneyimleri kaçırıyorlar ki…
Beni bu kavramla tanıştıran o yazar kadın ise; 2016 yılında maalesef öldürülen Beki İkala Erikli idi.
Kitaplarını okuduktan sonra, içimin ve merakımın seslerini dinleyerek iki günlük melek koçluğu kursuna da katıldım. Hayatımın en doğru kararlarından biriydi. İyi ki gitmişim. Orada yaklaşık 15 kişiydik. Orada yaşanılanlar tam anlatılmaz yaşanır cinsindendi.
Hayatımı güzelleştirdiğin için, farkındalığımı başlatmamı sağladığın için teşekkür ederim Beki. Huzur içinde olmanı dilerim. Ölüm sana bu yaşta yakışmadı ama Allah’ın takdirine boynumuz kıldan incedir. Senin de son yazdığında dediğin gibi; ” Zaman en değerli hazineniz. Zamanı satın alamazsınız. Vaktiniz dolduğunda bir dakika bile alamayacaksınız”